2.08.2016

BUGÜN NE YAPSAM ? Alice Harikalar Diyarında'mı Dolaşsam? Hem kim yazdı ki bu absürt romanı?



bugün ne yapsam acaba

"Eğer kendime ait bir dünyam olsaydı, her şey saçmalıktan ibaret olurdu."
Başka dünya var mı? Vardır tabi olmaz mı, ama adı dünya değil? Bir tek biz miyiz bu koca kainatta. Hayır. Pekala başka hayatlar var. Biz dünyalılar her şeyi çok ciddiye alıyoruz. Kendi sınırlarımız içinde en iyi yaşamı hak ediyoruz. Sınırları genişletmek ise herkesin kendi elinde. 
alice harikalar diyarında

Bugün ne yapsam bu yüzden var, bu blog işte bu yüzden... Haydi monotonluktan çıkıyoruz, bilinen ama bizim el değdirmediğimiz belki bir zamanlar tecrübe edip unuttuğumuz şeylere dönelim. Bu bizi belki bir yere götürür...
bugün ne yapsam


Alice: Lütfen söyler misin bana, buradan ne yana gidebilirim?
Kedi: Bu gitmek istediğin yere bağlı.
Alice: Neresi olursa olsun, önemi yok.
Kedi: O zaman ne yana gitsen olur.
Alice: Yeter ki bir yere varayım.
Kedi: Tabii varırsın. Yürümekten yılmazsan, bir yere varırsın elbet
Alice: Buralarda nasıl insanlar oturuyor?
Kedi: Şurada bir Şapkacı oturur, şurada bir Mart Tavşanı. Hangisine istersen git; ikisi de delidir
Alice: Ben deliler arasında ne yapayım?
Kedi: Başka çaren yok ki, hepimiz deliyiz burada. Ben deliyim. Sen delisin.
Alice: Benim deli olduğumu nereden çıkarıyorsun?
Kedi: Mutlaka delisindir. Yoksa burada ne işin var?…

Alice Harikalar Diyarında duyup da okumayanlar, okuyup da hatırlamayanlar için özet:
Alice bahçede oynadığı sırada bir tavşan gördü. Alice tavşanın peşinden koştu fakat tavşan bir delikten girdi. Alice’de peşinden gitti. Bir yerden yuvarlandı ardından durdu. Bir masa üzerinde anahtar buldu. Bulduğu anahtarı her kapıya denedi fakat hiçbir kapıya uymadı. Ardından bir kapıya daha denedi  bu sefer anahtar uydu ancak çok küçük bir boşluk vardı. Bir şişe buldu ve kontrol edip içti. Alice küçülmeye başlamıştı. Ancak kapı önceden kapanmıştı. Daha sonra  üstünde beni ye yazan bir kurabiye bulan Alice kurabiyeyi yedi ve boyu tekrar uzadı.
Fakat Alice’nin boyu öylesine uzamıştı ki ayakkabıları dahi olmamıştı. Buna oldukça üzülen Alice ağladı. Aniden bir elinde yelpaze diğer elinde beyaz eldiven olan ilginç bir tavşan göründü. Tavşanın elindeki yelpaze ile eldiven yere düştü. Alice’de eldiven eline aldı ve tavşanın peşinden koştu fakat terledi ve yelpaze ile serinledi. Bu sırada baktı ki tavşanın eldiveni eline oldu. Alice’nin boyu kısalmıştı. Aniden bir fare gördü. Bu fare ile konuşmayı aklından geçirdi. Fare ile yakınlaştılar. Aniden Alice’nin aklına kedisi Dinah geldi. Fare Alice’ye kedisi olup olmadığını sordu. Alice; evet yoksa sen kedileri sevmez misin diye sordu; tabi ki sevmem, dedi. Alice ama benim kedim öyle değildir çok iyidir, diye konuştular. Ardından Alice önünden geçtiği bir  eve girdi. Evde 1 fındık faresi ve 2  tavşan vardı. Birlikte çay içip sohbet ettiler. Onlar Alice’ye kim olduğunu sordular.
Alice onlara anlattı. Alice’den masal anlatmasını istediler fakat Alice aklında anlatacak masal olmadığını söyledi. Onlarda fındık faresinden masal anlatmasını istediler. Fındık faresi sürekli uyuklayarak masal anlatırdı, masal da kendileri gibi ilginçti.  Alice sürekli soru soruyordu. Bu nedenle tartışmışlardı. Ardından Alice tekrar yola koyuldu. Alice’nin yolunda krallık vardı. Kadının  biri haykırıyor, Herkes onu dinliyordu. Kraliçe Alice’in varlığını fark etti. Alice’e sen de kimsin, dedi. Ben burada dolaşıyordum sizin bağırışlarınızı duydum dedi ,Alice. Kraliçe Alice’in kellesinin uçurulması için emir verdi. Alice bu durumdan dolayı korktu. Bir süre sonra Alice yalancı kaplumbağa ile tanıştı. Bu kaplumbağa Alice’ye hayatını anlattı. Ve Alice’den de hayatını ona anlatmasını istedi.
Alice kendi masalı karmaşık olduğunundan anlatmak istemedi. Birisi mahkeme var diye bağırdı. Hızlıca koşup mahkemeye yetiştiler. Mahkeme oldukça karışıktı fareler, tavşanlar, kraliçe kral, yalancı kaplumbağa ve Alice. Yapılan tartışmalar sonucu Alice’ye ablası sesleniyor gibi geldi. Alice uyan artık diyordu ablası ellerini ve yüzünü yıka, yemeğe gel. Alice ablasına çok karışık bir rüya gördüğünü söyledi. Ablası ondan anlatmasını istedi ve Alice hatırladığı kadarını ablasına anlattı. Ablası Alice’nin anlattıklarını saçma buldu...
Bugün bu fantastik hikayenin yaratıcısı Lewis Carroll'un doğum yıldönümü. 
Lewis Carroll

"Charles Lutwidge Dodgson (27 Ocak 1832 - 14 Ocak 1898) ya da daha çok tanındığı takma adıyla Lewis Carroll, ünlü İngiliz yazarmatematikçimantıkçıAnglikan papazı ve fotoğrafçı.
Carroll'ın en ünlü eserleri; Alice's Adventures in Wonderland ("Alice Harikalar Diyarında") ve onun devamı olan Through the Looking-Glass ("Aynanın İçinden") adlı kitapları ve "The Hunting of the Snark" ve "Jabberwocky" adlı şiirleridir ve hepsi absürt edebiyatın örneklerindendir. Kelime oyunları, mantık ve fantezideki yeteneği sayesinde ün kazanmıştır. Ancak bunun ötesinde, eserleri modern kültüre iyice yerleşmiştir. Birçok sanatçıyı, direkt olarak etkilemiştir. Kuzey AmerikaJaponyaİngiltere ve Yeni Zelanda başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde, sadece Carroll'ın eserlerinin zevkle okunması ve daha da yaygınlaştırılması ve hayatının araştırılmasına adanmış kuruluşlar vardır. Çok ilginç bir karakter değil mi? "
Yazmış, çözmüş, düşünmüş, adamış ve belgelemiş... Devamı için buraya 

Carroll kendi beyaz tavşanının peşinden koşup tüm dünyada tanınan bir yazar olmayı başarmış. Çelişkileri, metaforları, ironileri milyonlara ders olmuş. Düşünmüş yazmış...Belki size şimdi ders olur, kim bilir...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder